Çin’in Hong Kong Özel İdari Bölgesi’nde 2003’teki protestoların ardından 21 yıl boyunca rafa kaldırılan Ulusal Güvenliği Koruma Yasası, mecliste oy birliğiyle kabul edildi.
AA’nın aktardığına göre, dün mecliste oy birliğiyle kabul edilen yasa, vatana ihanet, ayrılıkçılık, hükümeti devirmeye teşebbüs, halkı isyana teşvik, sabotaj, dış güçlerle işbirliği, devlet sırlarını açığa vurma ve casusluk gibi 39 suçu tanımlıyor.
PROTESTOLAR ÜZERİNE 2003 YILINDA RAFA KALDIRILMIŞTI
Hong Kong’un anayasası niteliğindeki Temel Yasa’nın 23. maddesi uyarınca çıkarılması gereken yasa, kentin İngiliz sömürge yönetiminden Çin’e devredildiği 1997’den bu yana siyasi tartışmaların odağındaydı. Ulusal Güvenliği Koruma Yasası, tasarı olarak ilk kez 2003’te meclise sunulduğunda yüz binlerce kişinin katıldığı protestoların ardından rafa kaldırılmış, sonraki hükümetler konuyu yeniden meclise getirmekten kaçınmıştı.
Hong Kong vatandaşlarının ulusal güvenlikle bağlantılı suçlardan yargılanabilmesinin önünü açan yasa, bölge otoritelerinin bu konudaki yetkilerini genişletiyor. Yasa, vatana ihanet, ayaklanma, Çin silahlı kuvvetlerini isyana teşvik, dış güçlerle işbirliği içinde kamuya ait altyapıya zarar vermek gibi suçlar için ömür boyu hapis cezası öngörüyor. Yasayla bazı suçlar yurt dışında işlense dahi Hong Kong’da yargılanabilmesinin önünü açılıyor.
YASAYA ELEŞTİRİ: ÖZGÜRLÜKLERE YÖNELİK BASKI ARTACAK
Yurt dışında sürgünde yaşayan Hong Konglu demokrasi yanlısı aktivistler ise BBC’ye yaptıkları açıklamada bu düzenlemenin ‘kapanmış bir tabuttaki son çivi’ olduğunu savundu. ABD’de yaşayan Frances Hui, “Yeni ulusal güvenlik düzenlemesi, daha korkunç ve uzun cezalar ile genişletilmiş bir ulusal güvenlik tanımıyla birlikte Hong Kong’da özgürlüklere yönelik baskıyı ikiye katlayacak” değerlendirmesinde bulundu.
Aralarında İngiltere, ABD, Kanada ve Güney Kore’nin de olduğu ülkelerden 81 milletvekili ve tanınmış kişi de 19 Mart Salı günü ortak bir açıklama yaparak yasayla ilgili ‘çok büyük endişe duyduklarını’ dile getirdi. Açıklamada, söz konusu yasal düzenlemenin adil yargılama süreci ile adil yargılanma haklarının altını oyduğu ve Hong Kong’un uluslararası insancıl hukuktan doğan yükümlülüklerini ihlal ettiği ifade edildi.
100’Ü AŞKIN MUHALİF HAKKINDA SORUŞTURMA
Çin’in 2020’de kabul ettiği Ulusal Güvenlik Yasası’nın onaylanıp çatı düzenleme olarak bölgede yürürlüğe girmesinin ardından mevzuat boşluğunun giderilmesi için yerel bir ulusal güvenlik yasasının yapılması yeniden gündeme gelmişti. Hong Kong’un anayasası niteliğindeki Temel Yasası’nın 23. maddesi, güvenlikle bağlantılı bazı suçlarda yargılama yapılabilmesi için yerel kanunların çıkarılmasını şart koşuyor.
Hong Kong’da 2019’da suçluların Çin ana karası, Makao Özel İdari Bölgesi ve Tayvan’a iadesini kolaylaştıran yasa tasarısı, merkezi hükümetin bölgenin özerk hukuk sistemi üzerinde tahakkümüne yol açacağı gerekçesiyle kitlesel olarak protesto edilmişti.
Protestoların ardından Çin yönetimi, Haziran 2020’de çıkardığı Ulusal Güvenlik Yasası ile ‘hükümeti yıkmaya teşebbüs, vatana ihanet ve ulusal güvenliği tehlikeye atan eylemleri’ suç haline getirmiş, yasa Hong Kong meclisince onaylanarak bölgede yürürlüğe girmişti.
İçeriği itibarıyla aslen demokrasi yanlısı protesto hareketini hedef alan yasanın yürürlüğe girmesiyle muhalif gazeteciler, siyasetçiler, iş insanları ve aktivistlerin ‘ulusal güvenlik’ gerekçesiyle yargılanmalarının önü açılmış, 100’den fazla muhalif hakkında soruşturma başlatılırken, demokrasi yanlısı çok sayıda STK ve medya kuruluşu kapatılmıştı.
1898’DE ‘KİRA SÖZLEŞMESİ’ İMZALANMIŞTI
Hong Kong, 1898’de imzalanan ‘kira sözleşmesi’ ile uzun yıllar İngiltere hakimiyetinde kaldıktan sonra 1997’de Çin’e devredilmişti. İmzalanan ortak deklarasyon çerçevesinde Hong Kong’a 2047’ye kadar basın, ifade, toplanma, inanç ve serbest akademik çalışma gibi özgürlükleri ile bağımsız idari ve hukuki yapısını koruma hakkı tanınmıştı.
Hong Kong, kendisine ait para birimi, dil, hukuk sistemi ve kimlik kullanıyor. Özerk yapılı bölgenin sadece savunma ve dış politika gibi konularda Pekin’e bağlı olduğu bu yönetim modeli, ‘bir ülke, iki sistem’ olarak adlandırılıyor. Pekin yönetimi, son yıllarda bölge üzerindeki hakimiyetini artıracak Ulusal Güvenlik Yasası ve seçim sisteminde yapılan değişikliklerle bölgenin özerk yönetim yapısını aşındırdığı eleştirilerine hedef oluyor.
(DIŞ HABERLER SERVİSİ)